20 Aralık 2012 Perşembe

Elhan-ı Şita


Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, 
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi karlar
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar…
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu, 
Ey kebûterlerin neşideleri,
O baharın bu işte ferdâsı 
Kapladı bir derin sükûta yeri 
Karlar 
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek 
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek 
Gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze, 
Nâ’şun üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze 
Karlar 
Ki semâdan düşer düşer ağlar
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar; 
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar 
Gibi kar 
Sizi dallarda, lânelerde arar. 
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,

Şimdi boş kaldı serteser yuvalar; 
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân! - 
Son kalan mâi tüyleri kovalar 
Karlar 
Ki havada uçar uçar ağlar.
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir 
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter... 
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir- 
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler! 
Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! - 
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid…
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek. 
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd! 
Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar 
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar 
Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar 
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar, 
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân, 
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân 
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun, 
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun. 
Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök. 
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök: 
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi; 
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi... 

Cenap Şahabettin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder